Subscribe Us

Nemrut dağında Kommagene olarak bilinen bereket sembolü

Nemrut dağında Kommagene olarak bilinen bereket sembolü bize önemli bilgiler vermektedir। “Tyche, Fortuna ya da bereketli Kommagene topraklarının tanrıçası olarak bilinen heykel panteondaki tek kadın figürüdür. Zeus'un sağında (kuzeyde) oturmaktadır. Aynı tanrıça Kommagene'deki diğer yazıtlarda tanrıça Argande olarak adlandırılır. Kommagene krallarına özgü bir tanrıçadır. Arsemia'da Antiochos ondan Perslilerin toprak tanrıçası Anahita ile eş görüldüğü tahmin edilen Hera Teleia olarak bahseder. Tanrıça 1960'ların başına değin başı omuzları üzerinde hiç bozulmamış şekilde kalan tek büyük figürdür. Ayağında uzun çizmeleriyle bir himation giymiştir. Sol elinde içi meyve ve çiçek dolu bir çelenk, sağ elinde de bir kısmı kucağına düşmüş meyve dolu bir sepet tutmaktadır”6. Kommagene’nin batı terasındaki heykeli daha da belirgindir. Dikkatle bakıldığında Kommagene’nin başında çeşitli meyveler bölgenin önemli meyvelerini anlatmaktadır.(Resim 2 Kommagene-Tykhe)
Bunlar üzüm, incir, nar, zeytin, elma, armut, fıstık, ceviz gibi meyvelerdir. Günümüzde bile önemli bir halk yiyeceği olan ve dağlık kesimlerden toplanarak çeşitli yemekler yapılan kenger (yaban enginarı) eskiden beri bilinen önemli bir yiyecekti. Özellikle eski dönemlerin önemli bir şifalı bitkisi olan Kenger, ilaç yapımında da kullanılan bir bitkiydi. Kenger yapraklarını Zeugma da bir evin yemek odasından (triclinium) çıkarılan “Kahvaltı Sofrası” (Resim 3-Kahvaltı Sofrası) mozaiğinin kenar süslemelerinde de rastlıyoruz.
Bu mozaik Kommagene’li ünlü mozaik sanatçısı Samasote’li Zosimos tarafından yapılmış bir çıkarılan ve Eros ile Psikhe’nin aşklarını konu alan bir mozaiğin kenar süslemelerinde dönemin ünlü meyve ve sebzelerini görüyoruz.(Resim 4-Eros-Psikhe- Gaziantep Arkeoloji Müzesi)
Burada kenger, (yaban enginar) üzüm, incir, nar, armut, elma, zeytin, kabak, vb gibi meyve ve sebzeler kıvrık kenger dalları ve zambak çiçekleri ile detaylandırılmıştır. Kommagene dönemi yemeklerinde, ilk çağların uygarlıklarında yemek yapımında kullanılan zambakgillerden kenger, soğan, sarımsak, pırasa gibi sebzeler bolca kullanılıyordu. Yine dönemin bilinen en önemli sebzeleri yaban mantarı, turp, şalgam, börülce, kabak, soğan, sarımsak’tır. Kommagene krallığının özellikle Samasote (Samsat) ve Selevkiya Euphrates (Zeugma) kentleri Fırat kenarında kurulmuştu. İpek yolu güzergâhında olan bu iki kentte, Fırat nehri geçit verdiği için doğu ile batı arasında önemli birer ticaret merkezleri durumundaydılar. Bu iki kentin hem Kommagene döneminde hem de Roma IV. Lejyonu döneminde güvenli birer ticaret merkezleriydi. Her türlü ihtiyaç maddesinin alış-verişinin yapıldığı bu iki şehirde doğu ile batıda bulunan her şeyi bulmak mümkündü. “Tarçın ve karanfil, her ikisi de doğudan getirilmesine rağmen, ortaçağın gözdesi bu iki bahar, ilkçağda mutfak yerine hekimlikte ve güzel koku yapımında kullanılmaktaydı”7. Özellikle şölenlerde tütsü ve güzel kokulu otlar ile kullanılmasını yazan Antiochos I eğitimini Hindistan’da tamamlamıştı ve doğu felsefesini iyi tanıyordu. Bu iki baharın kendi kutsal törenlerinde kullanılır olmasını mutlak isterdi. Helenistik dönemde insanlar çoğunlukla tahıl ve baklagiller kökenli yemekler ile besleniyorlardı. Özellikle arpa ve buğdayın hem ekmek yapımında hem de bira yapımında kullanılması daha önceki dönemlerden beri biliniyordu. Kommagene krallığı önemli bir tarım ülkesiydi. Özellikle ilkçağlardan beri Kommagene ülkesi veya yakın yerlerdeki Tille höyük, Nevala çori, Göbekli tepe, Çayönü höyük gibi höyüklerin ambarlarında bulunan buğday, arpa, akdarı, bakla, nohut, mercimek, fasulye, börülce bölgenin önemli bir tahıl ambarı olduğunu kanıtlar gibidir. Gezgin bir Sofist olarak ünlenen Samasote’li (Samsat) Lukianos, Kommagene topraklarında doğmuş Atina, Roma, Mısır, Antakya gibi yerlerde yaşamış ünlü bir şair ve yergi yazarıdır. Bir yazısında örnek olarak şöyle demektedir. “Ama bu sefer içine şarap koymayalım, türlü danelerle dolduralım o fıçıyı: en üste buğday, sonra bakla, sonra arpa, arpanın altına mercimek, nohut hasılı çeşit çeşit daneler…”8. Günümüzde tam bir tahıl ve baklagiller ambarı olan eski Kommagene topraklarında bu ürünler doğal ortamda bolca yetiştiriliyordu. Bottero; Mezopotamya’da uygarlığın doğduğunu ve ilk defa tahıl ve baklagillerin bu bölgede yetiştiğini yazmıştır. Yine Boudan; Tahıllar (buğdaylar, kızıl buğday, kızılca buğday, arpa, çavdar) Ürdün nehrinden Fırat havzasının kuzeyine doğru ilerleyen ve Zagros dağlarından Fars’a doğru inen bir ağaçlı çayır şeridi üzerinde yetiştiriliyordu demektedir9. Şölenlerin ana yemeği veya baştacı her zaman için bir et yemeği idi. Kommagene topraklarında yetişen av hayvanları insanların et ihtiyacını fazlasıyla karşılıyordu. Özellikle yaban kuşları (keklik, sülün, kumru) ve tavşan bilinen en önemli yaban avlarıydı(Resim 5-Kuşlar kabartması- Adıyaman müzesi)
Bunlara geyik, yaban domuzu (Resim 6- Yaban domuzu av sahnesi) eklemek gerekir.
Günümüzden 30 yıl önce bile özellikle Ankar dağları ve Halof dağlarında yaban geyiği, ceylan, yaban domuzu yaşamaktaydı। Bölge insanının acımasız avcıları tarafından anlatılan hikâyelerde kimi aileler yaban geyiğini öyle çok avlıyorlardı ki; kışın yenilmesi için, kavurmasını bile yapıyorlardı. Besni yakınlarındaki Sofraz köyünde Jörg Wagner tarafından bulunan ve şimdi Gaziantep müzesinde olan bir bazalt kabartmada (deksiosis) kral Antiokhos’un Apollo ile tasvir edilmektedir. Bu rölyefin bulunduğu Sofraz köyündeki Temenos, (Kutsal tapınma yeri) Apollo ve kız kardeşi Artemis Diktynna yani yaban hayvanlarını koruyan tanrıça adına atfedilmişti. Gerçek ile mith ne kadar farklı olabiliyor. Yaban hayatını koruyan Artemis anlaşılan günümüz avcı ve silahlarına karşı etkisiz kalıyor. (Resim 7- Artemis)
Kral Antiokhos Nemrut dağındaki yazıtta; tanrılara dindarlığını göstermek için kurbanlar kestirdiğini ve şölenler yaptırdığını söylüyordu. Yukarda anlatılan av etlerinin nefis yiyecekler olarak masalara konulması kuvvetle muhtemeldir. Perre (Pirin) antik kentinde bir mozaikte su kuşları ve koyun görünmektedir. (Resim 8- Koyun ve Kuşlar mozaiği- Adıyaman Müzesi) Kommagene döneminde koyun ve oğlak etleri sofranın en önemli ana yemeği idi. Samasote’li (Samsat) Lukianos bir karşılaştırma yaparken sofrada yenilenleri şöyle açıklıyor. “hani ölen efendilerinin mirasına konup ta birdenbire zenginleşivermiş köleler vardır, ellerine geçen üstlüğe nasıl bürüneceklerini, sofrada nasıl oturup ne yapacaklarını bir türlü bilemezler; bakarsın, önlerine semiz piliçler, en iyisinden domuz etleri, tavşanlar getirilir, onlar gene ezmeye (Sebze ezmesi) tuzlu etlere saldırır”10. Büyükbaş hayvanlardan boğa ilkçağdan beri dini anlamda önemli bir yere sahipti. Karakuş tümülüsünün kuzey sütunlarından birinde boğa heykeli vardır. Boğa ve sığır gibi büyükbaş hayvanların yük ve özellikle tarla sürmede yararlanıldığı için de sofralara gelme ihtimali az görünüyor. Kommagene dönemi insanı kentlerini hep su kenarına kurmuştu. Özellikle Fırat, (Euphrat) Nymph,(Eski Kahta) Chabinas (Cendere) ırmakları tatlı su balıkları açısından çok bereketlidir. Samasote’de kral Mithradates’in sarayından çıkan ve Adıyaman müzesinde sergilenen, ünlü mozaik sanatçısı Samasote’li Zosimos imzalı bir mozaikte çeşitli tatlı su balıkları resmedilmektedir. (Resim 9- Taban mozaiği, Adıyaman müzesi) Günümüzde Atatürk barajından balıkçılar tarafından avlanarak, Nemrut dağına gelen turistlere ikram edilen ve ‘Sure’ diye bilinen bir tür tatlı su balığı olan sazan’a ne kadar da benziyor. (Resim 10- Adıyaman Müzesi)
Sonuç Buğdayın ilk üretildiği, ekmeğin ilk yapıldığı, biranın ilk içildiği bölge olan kuzey Mezopotamya da Kommagene krallığı yaklaşık olarak 100 yıl bağımsız olarak hüküm sürmüştü. Uygarlık tarihi açısından kısa bir sürede böyle önemli eserleri insanoğluna armağan eden Kommagene krallarının sofralarında tam olarak hangi yemekleri, ne şekilde yediklerini bilemiyoruz. Ancak en azından bölgede olan sebze, meyve, yabani av hayvanlar, içkiler, tarım ve din hakkında bilgilere sahibiz. Bu bilgiler dahilinde Kommagene kralları şölenlere büyük önem vermiş ve halkı ilk defa bu sofralara davet ederek tanrılığını ve geçmişine yakışır dindarlıklarını göstermişlerdir. (Resim 10- Yazıt)
Şarap ve bira üretimi için özel bağlar ve vakıf arazileri tahsis edilerek üretim düzenli hale getirilmiştir. Özellikle nemrut dağı eteklerinde ve yazlık başkent olan Arsemia (Eski Kahta) da önemli tarım arazileri ve bölge için önemli olan su kaynakları vardır. (Resim 11- Arsemia’dan bakış)
Özellikle Nympaios (Eski Kahta) çayı ve Chabinas (Cendere) önemli su kaynaklarıdır. Bölge için önemli olan Fırat (Euphrates) kışlık başkent olan Samasote (Samsat) kenarından geçmekteydi. Günümüzde önemli bir vadi olan yerlerde birçok tarım ürünü yetişmektedir. Bu verimli arazilerin o dönemde de kullanıldığını söylenebilir. Günümüzde Fırat nehri havzasının Atatürk barajı ile dolması bu verimli arazileri sular altında bırakmıştır. Sebze olarak yaban mantarı, kabak, zambakgillerden kenger, soğan, sarımsak, pırasa, meyve olarak: incir, nar, zeytin, üzüm, elma, armut baklagiller ve tahıllardan: buğday, arpa, çavdar, akdarı, fasulye, nohut, mercimek, içecek olarak: şarap ve bira, yaban hayvanları olarak: domuz, koyun, ceylan, keçi, tavşan, kuşlardan: keklik, su kuşları, sülün, kumru, balıklardan: tatlı su balıkları bölgede bolca bulunuyordu. Bunların dışında bölge önemli bir ticaret merkeziydi. Doğudan Çin ve Hindistan’dan gelen mallar ve ürünler Fırat nehrinin batı yakasına Samasote ve Zeugma gibi iki önemli kente akıtılırken alınan vergiler Kommagene krallarını zengin ediyordu. Özellikle demirin doğduğu yer olarak ta anılan Kommagene ülkesi güneye Mısır, Suriye ve Lübnan’a sedir ağacı yontulmuş taş ve demir satıyordu. Bu ticaret sonucunda bu ülkelerden gelen baharat, kumaş ve yiyecekler sofralardaki yerini alıyordu. Yemek, kültürün en önemli öğesi olarak geçmişten günümüze kadar aktarılırken insanoğlu, mutlaka damak zevki, ulaşılabilirlik unsurları ve kendi yeteneklerini kullanarak önemli değerler oluşturup bunu sofralarına taşıyordu. Günümüzde Adıyaman’da yapılan keşkeğin veya Gaziantep’te düğünlerin vazgeçilmez yemeği olan Analı Kızlının Kommagene döneminde bundan yaklaşık olarak 2 bin yıl önce yapıldığını tam olarak bilmiyoruz. Ama günümüzde köylüler tarafında toplanarak çeşitli yemekler yapılan kenger veya yaban mantarları kesinlikle o dönemde de toplanıp yeniliyordu. Günümüzde Özellikle bu bölgede yapılan yemekler çeşitlilik ve tanınmışlık açısından önemli bir yerdedir. Orta Fırat bölümü olarak adlandırılan bölgede iki bin yıl önce Kommagene kralları tarafından şölen yemekleri tertiplenir ve suyla karıştırılmış şarap halka ikram edilirdi. Büyük bir mutlulukla Nemrut dağından güneşin batışını izleyen Kral Antiochos I hayatın zevkini halkıyla paylaşırdı.

Yorum Gönder

0 Yorumlar